
Selen KALDIRIM/ selen.kaldirim@ensonhaber.com 1771-1826 yılları arasında yaşamış, Osmanlı İmparatorluğu’nda yetişmiş önemli bilim adamlarından biri olan Atâullah Efendi, tıp, biyoloji, cebir, geometri, astronomi ve astrolojide tam anlamıyla bir üstattı. Düşünsenize; asırlar öncesindeki o şartlarda bile birbirinden farklı dillerde çeviriler yapıp, bilim alanında kitaplar yazıyordu. Döneminin tartışmasız en öncü ismi olan alimin ölümüne neden olan olaya inanmakta güçlük çekeceksiniz … Osmanlı Devleti, uzun soluklu bir tarih yazıcılığı geçmişine sahip. Raflarda tozunu sildiklerimiz kadar, bilmediklerimiz de var. Tanır mısın, duydun mu bilmem ama Osmanlı döneminde yaşamış çok önemli bir üstattan bahsediyorum. Osmanlı İmparatorluğu’nda yetişmiş önemli bilim adamlarından birisi olan Atâullah Efendi Ortaköy’de, Şanizadelerin yalısında dünyaya geldi. 19’inci yüzyılın önde gelen vakanüvislerinden biriydi. 1821 yılında ayrıca, Mekke-i Mükerreme derecesiyle de onurlandırılmıştı. Vak’anüvis Mütercim Âsım Efendi’nin 27 Kasım 1819 İstanbul’da vebadan ölmesi üzerine, Sultan II. Mahmud, Şânîzâde’yi 3 Aralık 1819’da bizzat seçip vakanüvisliğe getirdi. Şanizade, diğer birçok vakanüvis gibi, kendisinden önceki dönemde eksik bırakılarak yazılmamış olan evreleri kayıt altına alarak eserine başlamış. 
Şânîzâde tarihle ilgilendiği gibi, bir mühendis olarak matematikle ve bir hekim olarak tıpla da ilgileniyordu. Fransızca ve İtalyanca’yı çok iyi bilen Atâullah Efendi, Batı’da okutulan pek çok tıp ve anatomi kitaplarının tercümelerini yapmış; genç yaşta içinde yetiştiği Doğu kültürüyle, Batı kültürü arasındaki farkı anlayarak kendini iki alanda da yetiştirmişti.
Alim, medresede eğitim gördüğü için klasik tıbbı çok iyi biliyordu. Şânîzâde, hekimliği Süleymaniye Tıp Medresesi’nin skolastik havası içerisinde öğrenmekle birlikte, güçlü dil bilgisi nedeniyle kısa zamanda Batı’nın çağdaş tıbbından da haberdar olmuştu. Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi, Avrupa’da başlayan modern tıbbın Osmanlı Devleti’nde tanınmasında önemli bir dönüm noktasıydı.
Hayatını eğitim ve bilime adayan Şanizade, ilmiye mesleğinden sonra Halıcıoğlu Mühendishânesi ve Süleymaniye Tıp Medresesi’nde tahsilini sürdürdü. Daha önce öğrendiği Arapça ve Farsça yanında İtalyanca, Fransızca ve Rumcayı da öğrendi. Özellikle Latinceyi çok iyi bildiği söylenir. Onun Osmanlı Türkçesine kazandırdığı çok sayıdaki tıp, eczacılık, askerlik, mühendislik ve matematik kavramı; bu disiplinlerde, Osmanlının son ve cumhuriyetin ilk döneminde gerçekleştirilen kimi çalışmaların altyapısını oluşturmuştu. Gerçekten de birçok değerli tıp kitabını İtalyanca ve Fransızca’ dan Türkçeye çeviren Şânîzâde, ülkemizde ilk basılı tıp kitabını yazan kişi. Şânîzâde, modern Osmanlı tıbbını kurmakla kalmadı; tarih, matematik, coğrafya, askerlik, eczacılık, çeviri, terim üretme alanlarında da önemli ve öncü işler yapmıştı.
Şânîzâde, Beşiktaş Cem’iyyet-i İlmiyyesi’ne mensuptu. Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılması sırasında Bektaşîliğin de yok edilmesine girişildiğinden Şânîzâde, 15 Haziran 1826’da “Bektaşî” olduğu ileri sürülerek, arpalığı olan Tire’ye sürgün edildi. Böyle bir âlimin sürgünde bulunmasına gönlü razı olmayan Sultan II. Mahmud Han, bir süre sonra af fermanı yazdırdı. İşte dananın kuyruğu, bu fermanın yanlış ulaşmasıyla kopacaktı… Sultan II. Mahmud, Şânîzâde’yi bizzat seçip vak‘anüvisliğe getirmiş; “Bektâşî” olduğu gerekçesiyle ise, görevinden azlederek sürgün etmişti. Böyle bir âlimin sürgünde bulunmasına gönlü razı olmayan Sultan Mahmud, bir süre sonra af fermanı yazdırdı. Ancak, bu fermanı ulaştırmak üzere yola çıkan elçi, bir yanlışlık yaparak akılalmaz bir olaya sebep olacaktı…
Bu fermanı ulaştırmak üzere yola çıkan elçi, Şânîzâde’nin kaldığı konağa geldiğinde “af” anlamına gelen “Şânîzâde’nin itlâkına ferman getirdim” yerine; telâş içinde yanlışlıkla “ölüm” anlamına gelen “Şânîzâde’nin itlâfına ferman getirdim.” dedi. İstanbul’dan her an kötü bir haberin gelmesini beklemekte olan Şânîzâde, olduğu yere yığıldı. Aldığı yanlış haber üzerine geçirdiği kalp krizinin ardında,n 5 Ağustos 1826’da vefat etti. Sadece Türkiye değil, dünya tarihinde de adından söz ettiren Osmanlı alimi, yanlış kullanılan bir harf yüzünden oracıkta hayatını kaybetti.
Eserleri:
– Şanizade Tarihi
– Ata Divanı
– Mi’yar üt Tıbba / Tıbbın yöntemleri (1819 da İtalyanca’dan çevrilmiş ilk akademik tıp
kitabı)
– Islıtat – ı etibba / Tıp Terimleri Sözlüğü
– Kavain-i Asakiri Cihadiye / Askeri Kurallar ve Savaşlar Tarihi

Şânîzâde tarihle ilgilendiği gibi, bir mühendis olarak matematikle ve bir hekim olarak tıpla da ilgileniyordu. Fransızca ve İtalyanca’yı çok iyi bilen Atâullah Efendi, Batı’da okutulan pek çok tıp ve anatomi kitaplarının tercümelerini yapmış; genç yaşta içinde yetiştiği Doğu kültürüyle, Batı kültürü arasındaki farkı anlayarak kendini iki alanda da yetiştirmişti.

Alim, medresede eğitim gördüğü için klasik tıbbı çok iyi biliyordu. Şânîzâde, hekimliği Süleymaniye Tıp Medresesi’nin skolastik havası içerisinde öğrenmekle birlikte, güçlü dil bilgisi nedeniyle kısa zamanda Batı’nın çağdaş tıbbından da haberdar olmuştu. Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi, Avrupa’da başlayan modern tıbbın Osmanlı Devleti’nde tanınmasında önemli bir dönüm noktasıydı.




– Şanizade Tarihi
– Ata Divanı
– Mi’yar üt Tıbba / Tıbbın yöntemleri (1819 da İtalyanca’dan çevrilmiş ilk akademik tıp
kitabı)
– Islıtat – ı etibba / Tıp Terimleri Sözlüğü
– Kavain-i Asakiri Cihadiye / Askeri Kurallar ve Savaşlar Tarihi
Kaynak: dunyaguncel.com